Hint Okyanusunda Su Damlası

   Seylan çayını orta yaşlarda olup da bilmeyen yoktur. Ben evde yerli çay ile karıştırılıp demlendiğini hatırlıyorum. Kaçak çay olarak yıllarca doğu ve güneydoğu sınırlarımızdan içeriye girdi. Gidip çayı yerinde içelim diyerek, Ekin 2013 tarihinde yaklaşık altın gün süren tur ile Hint okyanusunun eşsiz adasına gittik.
Oradaydım.
    THY 'nin Colombo    varışlı,  Male (Başkent-Maldivler) aktarmalı tarifeli seferleri mevcut. Tarifeli sefer 01:05 de. Male ilk varış yeriniz ve  yolculuk  7,5 saat sürüyor. Uçağın büyük kısmını Male'ye bırakarak, sıkı bir muson yağmurunda tekrar havalandık ve Colomboya yaklaşık 2 saat sonra indik. Colombo hava alanı modern  sayılabilecek temiz bir hava  limanı. Liman çıkışında yan yana dizili döviz bürolarından dolar karşılığı Rupee alarak ( 1USD=177,75 Rupee) burayı terk ettik. Sri Lanka çıkışında elinizdeki Rupee'leri dolara çevirmek isterseniz   girişte size verilen makbuzu ibraz etmeniz gerekiyor. Atmamanızı öneririm. 
Cumhuriyet ile yönetilen ülkede yaş ortalaması 75 ve çoğunluk Sinhali. Araplar göçler ile güney limanlarında baharat ticareti yapıyorlar ve bu nedenle arap etkisi de ada da mevcut. Adaya ilk göçlerin Avusturalya ve Hindistan'dan olduğu kabul ediliyor. Portekizler, Hollandalılar, İngilizler sırasıyla adaya hükmediyorlar. 1947 de Dominyon olarak ulusal kongrelerini yapıyorlar. Sri Lanka ismi 1972 'de veriliyor. Sinhali ve Tamiller arasında çatışma 1978-2008 arasında devam ediyor ve Mahinda Rajapakse tarafında Tamiller ağır kayıplara uğruyor. 

Kandi Kutsal Diş Tapınağı
       Sri Lanka muson ikliminin hüküm sürdüğü, bol yeşillikli tropikal bir ada. Çok boğucu olmamakla birlikte nemli ve tüm yıl 25-30 derece arasında değişen  sıcaklığı sahip. Muson yağmuru gezimiz boyunca bizi pek etkilemediyse de, tüm grubu gafil avlayarak bir defasında kötü bir şekilde ıslandık. Islandık demek az kalır. Denize girip çıkmayla aynı şeydi. Üzerinizde uygun uzun yağmurluk yoksa yerden sıçrayan sular belinize kadar sizi ıslatabilir. Bu nedenle ayak bileklerinize yakın uzunlukta,  ince  yağmurluk almanız ve hiç yanınızdan ayır mamanızı özeririm. Şemsiye önerilse de muson yağmurunda pek etkili olmayacaktır.  Çantanızda özellikle kuru yedek giysi bulundurmalısınız. Sırt çantanızın su almayan tiplerden olması  fotoğraf makineleri ve elektronik cihazlar için çok önemli. Yarı açık kayışlı suya dayanıklı sandalet veya bu tür ayakkabı faydalı olacaktır.  Ayrıca size tapınaklara ayakkabısız girildiğini, erkekler için uzun şort, bayanlar içi uzun şort (veya etek-pantolon) ve kolları örten giysilerle girilmesi gerektiğini hatırlatalım. Şoset çoraplara izin var. Bu nedenle yazının sonunda size anlatacağım bir tapınağa giremeyen arkadaşlarımız oldu. 
     Konu tropikal ve az gelişmiş ülkeye yolculuk olunca sinek kovucu, basit ağrı kesici, soğuk algınlığı ilaçları gibi ilaçları yanınızda bulundurmakta fayda var. Zorunlu aşılama yok. Tüm gezi boyunca grupta bağırsak iltihabı olan çıkmadı. Bu birazda sizin kaldığınız ve yediğiniz yerler ile ilgili bir durum. Elektrik 230 volt ve adaptör gerekli. Otellerin çoğunda internet bağlantısı bulabilirsiniz.
   
   Gezimizin ilk durağı başkent Colombo, hem nehir, hemde deniz kenarında olması ile oldukça hareketli bir kent. Çok kalmadığımız bu yerde yol boyunca araba yedek parçacıları, tuk tuk arabaları, içleri çok  harap ancak tabelaları mükemmel çok sayıda bakkal türevi yerleri görmeniz mümkün. Yoksulluk kenar mahallerde göze çarparken liman çevresinde yüksek katlı binaları görkemli. Bu bölge İngiliz sömürgeciliğinin  izlerini taşıdığı gibi halen devam eden batılı ticari hareketlerinde devam ettiği bir alan. Akşam üstü vardığımız Colombo'da, okyanus kenarında kordon boyu gibi gezebileceğiniz, yemek satan büfelerin olduğu kıyı bölgesinde bir süre kalarak güneş batımını  seyrettik. Havanın nem oranından mıdır  nedir, kızılın her tonunu görmek mümkün gün batımında okyanus kıyısında. Okyanustan esen rüzgarla havalanan onlarca uçurtma görülmeye değer doğrusu. Temiz görünmemekle birlikte mis gibi kokan ve Sri Lanka'nın yerel tatlarından olan nodul veya pirinç ile yapılan, deniz ürünleri ve sebzelerin kullanıldığı yemekleri, soslu sığır etlerini yeme fırsatımız oldu. Metal döküm yüzeylerde pişirilen malzemeler, baharatlarla tatlandırılıp  pirinç ve nodulla karıştırılıp servis yapılıyor. Porsiyon büyük ve lezzetli. Deniz mahsullü olanlarının içerisinde karidesleri kabuklu yemek zorundasınız. Tavuk ve et soslarla şişlerde ve mangalda pişiriliyor. Benim yediğim sığır etiydi ve lezzetliydi. Ancak etlerinin genel olarak sert olduğunu belirtmek lazım. Domuz eti de sıklıkla kullanılıyor ve yerken sormalısınız. Bu sokak denemesinden kimseler hastalanmadı. Ancak yinede dikkatli olmakta fayda var.
Lotus çiçekleri
      Uzun süre kalamadığımız Colombo'dan belki ileride gelip uzun süre kalabiliriz düşüncesiyle sabah erken saatte Dambulla'ya gitmek için ayrıldık. Gittikçe seyrekleşen kent kalabalığından sonra kırsal kesimde bazen sıklaşan, bazen seyrekleşen  tik ağaçlarını, yılda bir defa meyve veren ananas tarlalarını, bataklığı anımsatan göletleri, uzaklarda gezinen filleri seyrederek yaklaşık iki saatlik keyifli bir yolculuk yaptık. Şerbet gibi suyu akan ananaslar dan alarak bizde satılan ananasların hıyar tadında olduğuna karar verdik.
   SriLanka 'da yollar gidiş geliş ve oldukça dar. Colombo'nun tek çevre yolu biz oradayken açılmıştı. Trafik açısında kazaya rastlamasak da pek güvenli olduğu kamyonlar nedeniyle söylenemez.
Tadı renginden belli. 
       Öğlen saatlerinde vardığımız Dambulla kaya mağaraları ile ünlü bir şehir. Gezinin en enteresan yerlerinden birisi olan bu bölge, yek pare kayadan oluşan bir tepeye oyulmuş manastır mağaraları ile ünlü. Uzun merdivenli yolu maymunlarla beraber yürüyerek çıktık. Az bir yol olmadığını söylemek lazım. Çıplak ayakla girdiğimiz manastırda sıcak kayalar ayaklarımızı pişirdi.
        İÖ. 1. yy da Anuradapura'dan sürülen kral Valangamba 'nın yaptırdığı bu tarihi mekana sonrasında gelen krallarda eklemeler yaptırmış. En büyüğü 15 m olan, 150 Buda heykeli mevcut ve bir çoğu bu kayalardan oyulmuş. Heykeller Buda'nın vücut dili ile ilgili pek çok şeyi size öğretebilir. Manastır yüksekliğinde verdiği ferahlıkla esintili ve bölgeye hakim manzaraya sahip. Bu yönde fotoğraf çekmeye de çok elverişli. Özellikle  avluda kimsenin olmadığı bir anda kendimi Tibet'de ıssız bir tapınakta hissettim.
Dambulla Kaya Manastırları
Ölü Buda bel içeriye kıvrılmış.
Bu tapınağın giriş bölümde daha 2000'li yıllarda bitirilmiş Altın Tapınağı görmeniz mümkün. 
        Dambulla'dan sonra gittiğimiz Polonnaruva 1200 yıllarında kötü yönetimden dolayı terk edilmiş bir antik yerleşke ve UNESCO Dünya Mirasları arasında. Ayakta ve yatar Buda heykeleri en büyüklerden ve taş dokusu etkileyici güzellikte. Buda heykelleri ile fotoğraf çektirmek isteyeceğinizi tahmin etmek güç değil. Ancak Buda'ya arkanızı dönmek büyük bir saygısızlık olarak kabul edildiği için yan durarak çektirmenizi gerekiyor. Geniş bir alana yayılı bu antik kenti gezerken not almanız veya harita üzerinde işaretlemeniz daha sonrasında hatırlamak için çok yardımcı olacaktır. 
      Anuradapura 4.yüzyılda sulama sistemleri ve tapınakları ile gelişmiş bir merkezmiş.   Sri Lanka'da göreceğiniz en önemli yapılardan birisi burada. 120 m yüksekliğinde ve 10 milyon tuğladan yapıldığı söylenen bu yapı insan eli ile yapılan, piramitlerden sonraki en büyük yapı olarak biliniyor. Bo ağacının beraberinde eşsiz bir görüntü oluşuyor. Sanırım beni en etkileyen yapı bu oldu. Çevrede hiç bir bina yokken insanların inançlarının büyüklüğünü temsilen bu denli görkemli yapılar yapması inanılmaz. Yine bu bölgede Sri Mahabodi tapınağı yüksek duvarlar ile çevrili olan önemli bir tapınak. İçerisinde Buda'nın inzivaya çekildiği Bo ağacını dallarından alınıp ekilmiş. Çok yaşlı ağaçların yanında, dış ile iç duvar arasında çok sayıda Bo ağacı mevcut. Bizim bulunduğumuz dönemde beyaz giysileri ile çok sayıda Budist ellerinde rengarenk lotus çiçeklerini Buda'ya sunduktan sonra dua zamanın gelmesini bekleyerek birlikte dua ediyorlardı. Ağaçlara dilekleri için beyaz bez bağlayanları da unutmamak lazım. Tapınaktan ayrıldıktan sonra aniden ortalığın tenhalaşması ile muson yağmurunun başlaması bir oldu. Yerli halkın hissettiği muson yağmurunu biz hissedemedik. Yolda gördüğünüz çoğu kişide, özellikle turuncu giysi giyen Budist rahiplerde şemsiyeye görmek olağan bir durum. Yazının başında bahsettiğim tam anlamı ile sudan çıkmışa burada döndük. Sri Lanka'da Ay Taşı ile ilgili   çokça hediyelik eşya görebilir veya bir şeyler duyabilirsiniz. Budist inanca göre insan yaşamının evrelerini anlatır.  Yarım daire şeklindedir ve bizim gördüğümüz Kral tapınağının kapısında olanıydı. Mermerden yapılmış bu kabartma üzerinde yay şeklinde dizilmiş ve her yay katında insanın doğumdan ölüme kadar olan dönemi temsil eden hayvanları   görebilirsiniz. Ay taşının diğer yarısı kapı altındadır ve insanoğlunun kontrolden çıkmış varlığını simgeler. Anlayacağınız Ay Taşı önemli bir ikon. Bir tane aldık.

 
Mihintale
 Mihintale Sinhali halkının önem verdiği ve ilk Budist töreninin yapıldığı yer. Uzun merdivenli  yoldan sonra, çıplak ayakla girdiğimiz bu manastırda, ayaklarımız yanarak eşsiz güzellikteki manzarayı ve yanında ufacık kaldığımız stupa çevresini doya doya gezdik. Aynı avluya bakan diğer iki tepede gözlem kayası ve bir Buda heykelini olduğu  tepe kompleksi tamamlıyor.   Buda heykeli ile birlikte bu üçlü kompleks  uçsuz bucaksız ormanlık alan üzerinde eşsiz bir manzara oluşturuyor. Soluklanmak için durduğumuz  otopark alanında, tuz  ve kırmızı biberli mango yemenizi, hindistan cevizi suyu içmenizi , hindistan cevizinin iç zarını taze taze yemenizi öneririm.
Muhteşem Freskler, Sigiriya
    Bu gezinin  beni en çok etkileyen yerine geldik. Sigiriya oldukça önemli ve benzerine pek fazla rastlanmayacak coğrafi ve arkeolojik değere sahip orman içerisinde kalan antik yerleşim alanı. Tek ve yüksek bir kaya parçası Arslan Kayası olarak biliniyor (Sigiriya). Bu kayanın kuzey tarafında aslan pençesi silueti bulunur. Uzun bir yerleşim kompleksi harabesinden sonra, dik merdivenlerle çıkılan bu kayanın yanlarına bugün çelik halat ve konstrüksiyonlar ile platform ve merdivenler yapılmış. Soluk soluğa çıktığımız bu platformların birisinde Sri Lanka reklamlarında simgeleşmiş belden üstleri çıplak kadın duvar resimlerini göreceksiniz. Flaşsız çekim yapabileceğiniz bu alanda çok beklemek mümkün değil. Hızla ve yükseklik korkumuzu yenerek çıktığımız bu merdivenlerin sağında ve solunda çok sayıda yaban arısı kovanını başta kayalardan ayıramasak da,  arıların zaman zaman yüksek   seslerden ürkerek insanlara saldırdığını ve yolda gördüğümüz sineklikler ile çevrilmiş kulübelerinde bu amaçla yapıldığını sonradan öğrendik.

Sigiriya
Sigiriya
Gidiş geliş olan merdivenlerden kalabalık nedeniyle zar zor geçerek terden sırılsıklam kaldığımız üst platformda bizi benzersiz manzara karşıladı. Göze ilk çarpan yıkılmış duvarlardan arta kalanlar ile doğu tarafındaki su biriktirme havuzu oldu. 4-5. yüzyıl civarında yapılan bu binaların saray veya Budist tapınağı olabileceği söyleniyor. Kral  Kassapa döneminde yapıldığı ve izlenen kadın fresklerininde Tara Devi ismi verilen Tantrik Budizm en önemli figürlerinde birisin olan Avalokitesvara'nın karısı olduğu kabul edilmektedir.  Kalp hastalığı veya yükseklik korkusu olan buraya çıkmasın derim. Aşağıdan da güzel görünüyor. Sigiriya yolunda ada için endemik bir tür olan mavi kuşu görme fırsatımız oldu. Biz her ne kadar bu geziyi kültür  turu olarak planladık sa da,  belirtmek gerekir ki Sri Lanka safari için de uygun bir yer ve bu amaçla turlarda düzenleniyor.  
       Sigiriya'dan terli ve yorgun ayrılarak bir sonraki durağımız olan Kandi şehrine geçiyoruz. Ada geneline göre 500 m ile yüksekte olan bu eski başkentte virajlı ve bol yeşillikli manzara eşliğinde kente vardık. Adanın diğer alanlarına göre gelişmiş bir kent havasında olan şehir ortasında oldukça yüksek debili bir  nehir akıyor. Aynı zamanda, çevresinde yürüyüş yolu olan gölet kentin çekim merkezi.

   Çok güneşli bir havada başladığımız şehir turunu aniden başlayan ve 1-2 saat süren muson yağmuru nedeniyle kısa kesmek zorunda kaldık.
Kandi, 
Bulduğumuz en dükkana girerek (neyse ki kek ve kurabiye satan bir yer) mahsur kaldık. Şiddetli yağmur altında Tuk Tuk ile gideceğimiz Halk Dansları merkezine kendimizi ıslanmadan atabildik.
   Bu merkez kadınlı erkekli dansçıların, davul ve zillerle yaptıkları yöresel oyunları sergiledikleri biletle girilen kültür merkezi niteliğinde.Yaklaşık 30-40 dk süren  gösteri sonunda avluda açık havada ateşle oyunlar sergileniyor. Yağmur ve trafik nedeniyle kendimizi zor attığımız otelde sabah kalktığımızda dev bir nehrin yanında bulduk kendimizi. Her yerde gördüğümüz ve sömürge dönemlerini anımsatan demir tren köprüleri hemen yanımız da duruyordu. Hava kapalı ve pusluydu. Güneşin ortay çıkmasını ve fotoğrafa elverişli bir gün için dua ederek sabah erkenden, Kutsal Diş Tapınağı olarak bilinen ve Sri Lanka'nın en kutsal emanetini olduğu, hac merkezine doğru hareket ettik. Vardığımızda lotus çiçekleri her yerde ve her kesin elindeydi. İnsanlar bembeyaz giyinmiş, küçükten büyüğe sıra halinde ve sessizce tapınağa doğru gidiyorlardı. Hepsinin elinde farklı renkte biraz sonra Buda'ya sunacakları lotus çiçekleri vardı. Tapınağın ana girişin de
her iki tarafında renkli bayrakların olduğu uzun bir yoldan geçilerek, giyiminize daha dikkat edilerek içeriye alındık. İnsan seli arasında Buda'nın kutsal dişinin saklandığı odanın önüne kadar geldik. İki katlı içi mekanı olan bu ahşap yapının içini görmek mümkün değil ve  Puca adı verilen törenlerde kapıları açılıyor. Ancak kutsal dişi görmek mümkün değil. Oldukça tenha olan salondan avluya çıkınca yüzlerce insanın nereye gittiğini anlamış olduk. Tütsüler ve yağdanlıklar dan yayılan duman ve koku bizi içine aldı. Çıplak ayakla girdiğimiz avluda yerlerin yağ içinde olduğuna aldırmadan güzel kareler yakaladık.  Yağdanlıklarının karşı tarafında, üzeri kapalı olan bölümünde hacı adayları yapılacak duayı bekliyorlardı. Her yaştan insan aynı ortamda ve sadece beyazlar içindeydiler. Çok etkileyici olan bu anı unutmak sanırım kolay olmayacak. Bir gün bu tapınağa gelirseniz gece devam eden ayinlere katılmalısınız derim.
          Kutsal dişin Buda yakıldıktan sonra küllerin arasından alındığı ve Budist prensesin saçları arasında Sri Lanka'ya getirildiği rivayet ediliyor.  Sri Lanka'lı Budistleri inancına göre her inanan bir defa bu tapınağa gelmelidir. Temmuz ve Ağustos aylarında dolunaydan 10 gün önce başlayan büyük tören bu adaya planlı gelecekler için hedef olsun. Kanımca Kandi en az 2-3 gün kalmayı hak eden bir şehir.   Bu gezide ve özellikle bu tapınakta insanların güler yüzlülüğü, fotoğraf taleplerine hemen yanıt vermeleri ve huzurlu halleri acaba Budizm ile ilgili midir diye düşünmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. 
   Sri Lanka çay ve baharat konusunda   zengin bir yer. Yüksek bölgelerde yetişen çay ve bahçelerini görmeye Nuvara Eliya'ya gidemedik.
 
    Ancak yol üzerinde durup tadım yaptığımız ve eve getirdiğimiz çayları bizim demleme şeklimizle çok koyu ve aromalı.   Baharatı unutmamak lazım. Her türlü baharat yetişiyor. İngilizler çay bahçeleri ve baharatlar uğruna tabiri caiz ise demir ağlar ile örmüşler adayı. Bu yazıda değinmediğim sömürgecilik şekli ve yaşamı ile Budizm ve Hinduizm ile ilgili bilgiler uygun kaynaklardan okunup gidilmeli. Özellikle Budizm ile ilgili çok sayıda manastırın olması Buda heykellerini anlamak açısından önemli.
      Sri Lanka özellikle Budizm, Hinduizm ve Müslümanlığın potasında karışmış, çok dinli ve kültürlü bir ülke. Şimdilerde  haberle de enderde olsa Budistlerin ve Müslümanların bazen ölümle sonuçlanan çatışmalarını görebilirsiniz. Temelinde dinlerin yayılmacı özelliği ve kadın erkek ilişkilerine dayalı bu problemlerin ileride adada sorun yaratması pek muhtemel. Bu karışık yapı içerisinde gezen kişi olarak kısa süre içerisinde bölgeyi algılamak mümkün değil. Kavramlar, olaylar hepsi kafanızda çorba oluyor. Mutfağına değinmeme nedenimde bu. Yediğimzi bir çok yemeğin aslında yerel olmadığını da farkındayım. Bu nedenle sanıyorum yazdığım en zor gezi yazısı bu oldu benim için.  Ancak size Afrika'da göremeyeceğiniz kadar özgür fil göreceğiniz garantisini verebilirim. Vakit darlığından gidemediğimiz güneydeki çay bahçeleri, kıyı balıkçıları, vaktiniz olursa deniz altı güzelliklerini kaçırmayın derim.   
     Başlığa gelince, ada Hint okyanusunun hemen altında, pek kimsenin fark etmediği  su damlası gibi duruyor   adeta. Kim bilir ki Seylan'ın burada olduğunu.
Piramitlerden sonra insan eli ile yapılan en büyük antik yapı. Rivayet o ki  Bo  ağaçları (Hint İnciri) Budan'nın inzivaya çekildiği ağacın dallarından çoğaltılmış. 



Fotoğraflar: Mehmet Özer  (izinsiz kullanılamaz)


 


Yorumlar

  1. Sevgili Mehmet, gezilerini çok ayrıntılı ve uzun yazıyorsun. Görsellerle desteklenince de o mekanları gezerek yaşıyoruz. Ellerine ve gözlerine sağlık. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler. Sizin gibi deneyimli bir blogerdan duymak memnun edici.

    YanıtlaSil
  3. Mehmet ' cim yazıların çok keyifli gitmiş görmüş kadar olduk...Eline sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder